Enkaz ;
Uyandığımız bir kıyamet sabahıydı; ne biz ne şehrimiz yerinde duruyordu. Bütün şehir çığlıklardan, feryatlardan, ambulans seslerinden, çaresizlikten, enkazlardan, yığınlardan ve ölümlerden ibareti.
Çorba;
Birçok güzel insan depremin ikinci gününün sabahında birçok uzak şehirden şehrimize gelerek kazanlarını kurmuş çorba kaynatıyordu.Bir tas sıcak çorbanın iyiliği altında bu kadar ezileceğini düşünemiyordu hiçbirimiz.
Mezarlık;
Biz mi sevdiklerimizi gömüyorduk onlar mı daha çok acı çekelim diye bizi burada yalnız bırakmışlardı belli değildi. Evet en az onlar kadar yalnız onlar kadar çaresiz onlar kadar acılıydık. Onları gömdüler bizi daha çok acı çekelim diye burada bıraktılar.
Çadır;
Önünden dahi geçmeyeceğimiz çadırlar o zorlu kış günlerinde anne kucağı oldu bize, sardı sarmaladı sıcacık bir yuva oldu, ta ki yoğun yağışlardan dolayı yaşanan sel felaketine kadar...
Konteyner;
İnşaat sahalarında gördüğümüz konteynerlerin en büyük ihtiyacımız olacağını bilmezdik. Çadırlardan çıkanlarımız konteynerlere yerleşince yeniden hayata gelmiş kadar sevindiler. Evlerimizden ve çadırlardan sonra 3. yuvamız 24 metrekarelik konteynerler olmuştu.
Dinamit;
Tam yaşama tutunduk başımızı sokacak bir eve yerleştik derken yapımı devam etmekte olan TOKİ konutlarının çalışmaları esnasında patlatılan dinamitler hepimizin korkulu rüyası olmuştu. Her patlatılan dinamit sonrasında hepimiz çocuklarımızı kucaklayıp evlerimizden uzaklaşmaya çalışıyorduk...