*Yerinde Dönüşüm, Yerinde Sayıyor*
Komşumuzun depreminde Adıyamanımızda yaklaşık 66 bin bağımsız bölüm kullanılamaz hale geldi. Bu şehrimizin yüzde yetmişi kullanılamaz hale geldi demektir. Komşumuzun depremi olduğu için Ankara radyosunda sonradan haber olabildik ya. İnsanlarımız enkaz altında iken vali güldü mü gülmedi mi problemini tartışıyorduk. Oysaki vali ili yönetmek için vardı. Deprem gibi bir kriz yönetmek için değil. Vekaletimi verdiklerim depremden günler sonra kandil mesajı ile kandilimizi kutladılar ya sağolsunlar işte aklımıza gülenler aslında onlardı. Karanlık sokaklarımızı ve karanlık geleceğimizi bir nebze aydınlatacak kandil yakamadılar. Vekaletimi verdiklerimin kandilimi kutlaması ne acı bir his. Zaten vekaletimin eski sahipleri konumuna düşüncede tamamen tefekkür! alemine çekildiler. Konumuz bu değil elbette ancak her seferinde vekaletimi verdiklerim aklıma geliyor. Kurban olduğum Rabbim keşke vekalet verecek aklı vermeseydi bana belki ahirette rahat ederdim. Gelelim dönüşüme dönüşmeyen yerinde dönüşüm sorunumuza.
Devletimiz ve milletimiz tüm imkanlarını seferber etmişken nasıl olurda depremin üzerinden beş yüz beş gün geçtiği halde bu konuda yol alamadık aklım kıt geliyor, fehmim zıtlıklarla çarpışıyor. Askerlik 550 gündü mer'in mer, erin er olduğu dönemde. Biz de az sabırlı değilmişiz vallahi helal olsun Adıyamanlım şunun şurasında tezkereye az kaldı inşallah.
66 bin bağımsız bölümün yıkıldığı ilimizde yaklaşık 45 bin konut yapılacak. Yaklaşık 7 binin kurası çekildi. 1700 civarı teslimat var. Yaklaşık sayılar yazıyorum çünkü bununla ilgili yayımlanmış bir rapora ulaşamadım. Zaman zaman yapılan açıklamalardan derliyorum bu sayıları hata olursa bendendir. Geri kalan kısmı yerinde dönüşüm marifeti ile tamamlanacak. Ancak bir depremzede olarak emin ve net olduğum bir şey var devletimizin gücünü ve sefkatini dağıtmakla görevli bürokrahatlarımız bu organizasyonu yerine getirmiyorlar.
Bakınız Besni ilçemiz Adıyaman merkezden iki adım önde ilerliyor maşallah.
Yerinde dönüşümün en büyük çıkmazı aynı binayı hele hele siteyi paylaşan komşuların birbirini tanımaması bir araya gelememeleridir. Hasbel kader sitede oturan duyarlı birileri varsa orada bir hareketlilik oluyor. Yoksa herkes derdine ağlıyor.
Bir diğer ciddi risk betonzadeliğin ve betonzedeliğin devam ediyor olması. Yaptığı binaların sağlamı kalmamış olan bile yapım işlerine talip oluyor. Yüzdelikler teklifler pazarlıklar havada pamuk atıyor.
Aklımın almadığı diğer bir konu deprem kaybının en büyük kurumsal sorumlusu olan beladiyenin halen imar konusunda söz sahibi olması. Kim projeleri onaylıyor yetki ve liyakatları nedir? Şehri inşa etmeye talip beladiye hangi kadrolarla bu işi yapacak.
Beni üzen bir diğer husus tünel kalıp sistemi ile bir kaç tip proje niçin üretilmedi. İnsanlar halen balkonlarının metrekaresini, mutfağın neresini tartışıyor. Kimisi yapılsın bir an önce satayım, kimisi başımı sokayım derdinde.
Ha keza yerinde dönüşümü isteyenler tamam ama yerinde dönüşümü istemeyenlerin daireleri de yapılacak ve sonra satılacakmış bu büyük bir hata. Sosyo-pskolojik açıdan trajik, sosyo-ekonomik açıdan komik bir durum. Diyelim ki herşey yolunda gitti 5 yıl sonra bu şehirde bu kadar daire, hayali bile....
Onbinlerce canımızın vefat ettiği bu halde güvendiğimiz iki güç var, biri Allah (c.c) diğeri devletimiz. Devletimiz bizi müteahhitlere muhtaç etmemelidir.
Yerinde dönüşümün dönmeyişinin bir diğer sebebi biz depremzedelere verilecek hibe ve kredinin illa yuvalarımızı sevenlerimizi kaybettiğimiz arsalara veriliyor olması. Niçin yaşadığım başka bir şehirde yeni bir hayata dönüşmeyeyim, yeniden eskiye dönmeye halim ve mecalim yok benim.
Hibe ve kredilerin hak sahibi olanlara coğrafi sınır tanınmadan verilmesi gerekmekte değil midir? Bunu şartı şurtu mu olur?
Yerinde dönüşümün yazılacak bir çok çıkmaz noktası var, bir an önce vekaletimizi alanlar bu konuyu gündeme taşımalıdırlar. Aksi halde vekaletim gibi kefaletiminde hakkını ödeyemezler sefaletimize sebeb olurlar. Zaten Acıyamanlım ağıt müziğide olsa halay çeker, Ankara havası ile Acıyamanda halay çekilmiyor, bari halayımız iyi olaydı...