Gündem

NE VAR NE YOK?* *Ramazan Bayramı’nda Adıyaman’da…*

NE VAR NE YOK?* *Ramazan Bayramı’nda Adıyaman’da…*

NE VAR NE YOK?*  *Ramazan Bayramı’nda Adıyaman’da…*
09-04-2025 14:55
09-04-2025 14:57
ADIYAMAN

*NE VAR NE YOK?*

*Ramazan Bayramı’nda Adıyaman’da…*

Ne var ne yok diye geldim Adıyaman'a…

Memleketim Adıyaman’a vardığımda,

içimde garip bir sızı vardı.

Sevinç yoktu, hüzün vardı.

Bu bayram da "ne var ne yok" bayramı benim için…

Adıyaman’ın cevabıysa derin bir iç çekişle:

“Çok şey değişti Bedir… Çok şey eksildi.”

Eskisi kadar ağaç yok bu şehirde…

Çukursuz yol yok,

Ağzını dayayıp kana kana içeceğin musluk suyu yok…

Trafik tabelaları eksik,

Karanlık sokaklar çoğalmış,

Meyvede, sebzede, ekmekte kalite yok.

Yok çok, var az…

Tanıdık az, yabancı çok bu şehirde.

Düşünceler yolları karıştırtıyor insana,

iki kez yanlış minibüse binmek de cabası.

Adres bellediğim sokak başı evler artık yok, mahallere adını veren camilerde...

Yerinde konteyner var bir çok yerin, yerinde hiçbir şey olmayan yerler...

Bayram, buruk…

Bayram, yorgun…

Bayram, neşe değil artık;

Bayram, vefa… Bayram, "ne var ne yok?" bayramı…

Bayram sabahı güneş yükselirken çıktım dar sokaklara,

o eski bayramların yankısını aramaya…

Ama çoğu sokak artık yoktu.

Yerine konteyner sokakları,

yorgun evler,

sessiz yapılar vardı.

İnşaatlar, inşaatlar , inşaatlar…

Depremin üzerinden baya, bayağı zaman geçti ama

her şey hâlâ taptaze…

Hâlâ yıkılmayı bekleyen devler, alel acele yapılan evler,

kurulmaya çalışılan yuvalar var.

Ama Adıyaman insanı…

Bir başka güçlü, emin olun.

Her şeye rağmen,

sobasını kurmuş,

çayını demlemiş,

“Hoş geldin evlat” diyebilen insanlar var.

Teselli zayıf temennisi güçlü, en kıymetlisi bu.

İlk gün mezarlığa gittim.

Kabristan doluydu…

Kalabalıktan ürktüm…

Bana o sabahı hatırlattı.

Oysa o sabah;

kalabalık yoktu,

kimsesizlik, sessizlik, dağılmışlık vardı.

Şimdi…

Toplandık işte hepimiz bu mezarlıkta…

Kimimiz gömülmüş,

kimimiz içimize gömmüş halde…

Aynı mekândayız.

Toprak taze,

taşlar yeni,

fidanlar küçük gölgesiz olsada tomurcuk açmış.

Dilim duada,

kalbim paramparça…

Yanımda bir çocuğun sesi:

“Babam burada uyuyor…”

O an, içimden hayatım geçti…

Babası, annesi uyuyan çocukların

gıpta ettiği hayatım ah bir bilseniz bende sizdenim.

Ve bir dua:

“Allah’ım, bu çocukları bize unutturma…”

Sonra konteyner kentte somun ekmek dağıtan gençlerle karşılaştım…

Gözlerinde umut,

ellerinde poşetler…

“Ne var ne yok abi?” diye sordular gülümseyerek…

Ama o gülümseme…

Hüzün gülümsemesi…

Siz hiç hüzün ile gülümseyen bir genci gördünüz mü?

“İnşallah daha da iyi olacak…”

Ve yine bir dua:

“Allah’ım, gülümsemesi hüzün olan bu gençleri bize unutturma…”

İyi dinleyince dilinde sitem,

iyi bakınca gözlerinde elem olanlar oldukça fazla bu şehirde.

Bir dua daha:

“Allah’ım, bu şehrin sitemlerini bize unutturma…”

Sonra…

“Bedir Hoca geldin mi?” sorusu

ve “Bayramın mübarek olsun” kucaklaşması…

Soğuyan kana ısıtan sıcaklık…

“Hayırlı bayramlar” diyen çocuklar,

sacda pişen bazlama kokusu,

araya sıkışan bayram mesajları,

ve komşu bayramlasmaları…

İşte o anda fark ettim:

Bu şehir yıkılmış…

Ama diz yılmamış daha çok şükür.

Sadece bu süre boynu bükük.

Şimdi yeniden doğrulmaya başlamakta.

Ayağa kalkmakta tüm zorluklarıyla.

Evet, burası Adıyaman.

Toprağı acılı ama insanı dirençli…

Havası hüzünlü,

ama sabrında direniş kokusu var.

Bir çocuk gülümsemesi,

bir tas çorba,

bir parça ekmek,

bir selam ile

yeniden yeşeren bir direniş…

Bu şehirde bayram eksik, ama derin.

Sükût var…

Ama aynı zamanda sabır var…

Sessizlik var…

Ama yüreğin tam ortasında çırpınan bir hayat var.

Yeniden yeşeren bir hayat…

Ben geldim Adıyaman…

“Ne var ne yok?” dedim.

Sen bana gözlerinle cevap verdin:

“Canım yanıyor Bedir…

Ama buradayım.

Gitmedim, gitmem.

Çünkü sen de geliyorsun ya…

İşte o bana iyi geliyor.”

İçimdeki hüzün o anda anlam kazandı.

Ve içimden bir dua yükseldi,

sadece Adıyaman için değil,

tüm yürekler için:

“Allah’ım, her yıkımdan sonra dirilişi göster.

Her acıdan sonra sabır ver.

Bu toprakların insanlarına güç ver.

Kayıplarını yaşayanlara sabır,

umutlarını kaybetmeyenlere şükür nasip et.

Birlikte yeniden kurduğumuz

her ev,

her sokak,

her nefes

hayırlı olsun.

Münbit topraklar, bizleri kucaklasın. Amin.

“Ne var ne yok?”

sadece bir merhaba değil,

bir yoklama…

bir yürek ölçüsü…

Kim ayakta kaldı?

Kim gitti?

Kim sustu?

Kim sabretti?

Umut var bu şehirde…

Ve umut,

en dipte bile yeşeriyor.

İnsanca yeşermeyi bizlere nasip et Allah’ım…

Selametle Adıyaman.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER